AKICI KONUŞMA BOZUKLUĞU VEYA KEKEMELİK NEDİR?

Kekemelik veya diğer adıyla Akıcı Konuşma Bozukluğu evrensel bir olgudur. Hiçbir kültür, din, ırk, sosyo-ekonomik grup farkı gözetmeden dünyanın her bölgesinde görülmektedir. Tarih boyunca da akıcı konuşma bozukluğuna rastlanılmıştır. Kekemeliğin sebepleri ve gelişimi hakkında çeşitli teoriler ortaya atılmıştır. Geçmişte bunu bir anatomik rahatsızlık, hastalık veya psikiatrik bir sorun olarak açıklayan tüm teoriler günümüzde çürütülmüştür.

Akıcı Konuşma Bozukluğu hakkında bilmediğimiz daha birçok konu var iken, bu konu hakkında kesin olarak bildiklerimiz şunlardır:


  • Genelde kekemelik çocuklukta 2-5 yaşları arasında (sık sık çocuk konuşmaya başladıktan sonra) başlar
  • Başlayışı yavaş yavaş veya aniden olabilir
  • Hem kızları hem de erkekleri etkileyebilir. Fakat yapılan araştırmalar, erkeklerin kızlara göre 4 veya 5 kez daha fazla etkilendiğini göstermektedir
  • Çocukların %5’i kekemelik yaşadıkları bir dönemden geçebilirler. Bunların %1’i yetişkin yaşamlarında da akıcı konuşma bozukluğu çekebilirler
  • Anne ve babalar kekemeliğe sebep olmazlar
  • Genetik temellere dayanabilir
  • Seyredişi değişkendir, bazen azalır, ortadan kaybolur ve bazen de tüm şiddetiyle geri gelebilir
  • Kekemelik düzgün konuşma akışını bozar. Bazen takılmamak imkansızdır
  • Ne yapsanız onu engelleyemeyebilirsiniz. Bazı kelimeler veya ortamlar çocuğun, gencin, yetişkinin daha çok kekelemesine sebep olabilir
  • Bazen kelimenin ilk sesi (b-b-b-ben), bazen kelimenin kendisi (ben ben ben), bazen kısa bir cümlecik (benim adım benim adım) tekrar edilebilir
  • Bazen de ses uzar ve kelimenin diğer bölümüne geçilmesine izin vermez (beeeenim)
  • Bazı zamanlarda da konuşmaya başlamak sorun olabilir. İstediği halde çocuğun ağzından ses veya kelime çıkmaz. Karşısındaki kişi onun konuşmaya çalıştığını fark etmeden, konu değişebilir. Bu utanç verici olabilir
  • Çocuk kekelememek için farklı yöntemler kullanabilir. Bazı kelimeleri takılmamak için kullanmaz, veya kelimelerinin önüne farklı sesler, sözcükler ekleyebilir ( mmm ben / ve ben) veya tamamen kekeleyecekleri ortamlardan uzaklaşırlar
  • Kekemelik yorucu olabilir. Hem fiziksel hem de zihinsel anlamda enerji kaybına neden olabilir. Kekeleyen bireyin nefes kullanımı zorlaşır. Bazen boyun, ağız, göğüs, el ve vücut kaslarının kasıldığı hissedilebilir.

Nedenleri
Akıcı konuşma bozukluğunun sebebi henüz tam olarak bilinmemektedir. Günümüzde, birçok otorite, bireyin kekemeliğinin tek bir sebebi olmadığında hemfikir gözükmektedir. Birden fazla faktörün birleşerek kekemeliğe sebep olabileceği düşünülmektedir. Bu faktörler hem bireyin kendi doğal yapısında, hem de yaşadığı çevrede bulunabilirler. İnsan sosyal bir varlık olduğundan çevresi ile iletişim içindedir- evi, arkadaşları, okulu gibi. Bu ortamlar kişiyi olumlu veya olumsuz olarak etkileyebilirler. Kekemeliğe sebep olan ve azalmasını sağlayan nedenler kişiden kişiye göre değişebilmektedir.

Özellikle okul öncesi ve ilköğretim yıllarının ilk senelerinde okuyan çocukların kekemeliğe olan yatkınlıklarını etkileyen 4 ana faktörü aşağıda bulabilirsiniz:

Fiziksel Faktörler:

  • Genetik faktör
  • Gelişimde gecikmenin yaşanması. Örneğin çocuğun geç yürümesi, ince(el, parmak becerileri, örneğin kalem tutma, makasla kesme) ve kaba motor( denge, koşma) hareketlerinde sorunlar yaşaması
  • Çocuğun algı ve öğrenmesinin yaşıtlarına göre daha yavaş gelişiyor olması
  • Çocuğun dikkat bozukluğu ve organizasyon sorunları yaşaması
  • Konuştuğundan daha hızlı düşünmesi



Konuşma ve Dil Faktörü:

  • Çocuğun konuşma ve dilinin seviyesinin yaşının altında veya yaşının üstünde olması. Örneğin çocuk istediği kelimeleri bulamayabilir, fonolojik (ses) sorunları yaşayabilir. Diğer yandan çocuğun kullandığı cümle yapısı ve uzunluğu yaşının üzerinde olabilir.
  • Konuşma hızı da kekemeliği etkileyecek faktörlerdendir



Çevre Faktörü:

  • Çocuk okulda ve evde konuşabilmek için bir yarış halinde olabilir
  • Çevresindeki insanların da çocuğun akıcı konuşma bozukluğuna gösterdikleri tavır önemli olabilir. Alay kekemeliğe yardımcı olmayan etmenlerden biridir
  • Bir çok çocuk hızlı yaşama uyum göstermiştir. Akıcı konuşma bozukluğuna yatkın olan çocukların ise hem konuşarak, hem de varlıklarıyla kendilerini bu hızlı ortamda hissettirmeleri diğerlerine göre daha zor olabilir



Kişilik özellikleri:

  • Çocuk fazla titiz, mükemmeliyetçi, kırılgan, endişeli, aceleci ve/veya duygusal olabilir
  • Çocuğun belli korkuları ve/veya uyku sorunu bulunabilir
  • Çocuk aşırı duygusal olarak tanımlanmasa bile, yaşadığı duygular, heyecanların, kızgınlıkların kekemeliğe yatkın bir yapısı olan çocuğu daha çok etkileyerek, daha fazla kekelemesine sebep olduğu gözlenebilmektedir



Çoğu çocuklar için yukarıdaki faktörlerin biri, bir kaçı bir araya geldiğinde kekemeliğe neden olabilir.

Yukarıda belirtilen kekemeliği etkileyen faktörler dışında, doğumsal bazı faktörlerin de kekemeliğe sebep olduğu düşünülmektedir. Erken doğum, doğumda veya doğumdan hemen sonra geçirilen fiziksel travmalar, hafif serebral palsi ve yaygın gelişimsel bozukluk gibi. Ayrıca, çocuklukta geçirilen kazalar, hastalıklar, ameliyatların ve şiddetli korkunun yatkınlığı olan çocuklarda kekemeliğe neden olabileceği görülmektedir.

Doğal olarak kekemelikten sıyrılabilen çocuklarda aşağıdaki faktörlerin etkin olduğu görülmektedir:

1. Çocuğun konuşma, dil ve fonolojik (ses bilgisi ve kullanımı), algısının ve beden dilini kullanma yetilerinin güçlü olması 2. Ailesinde kekemelik yaşayan birinin bulunmaması veya bu kişinin/kişilerin kekemelikten daha sonra yardımla veya yardımsız sıyrılabilmeleri 3. Kekemeliğin erken yaşta başlaması 4. Kız olmak

Tanı ve Tedavi Yolları
Bir çocuğun kekelediğini ilk olarak ailesi, bir yakını, öğretmeni veya kendisi gözlemleyebilir. Özellikle erken yaşta (2-5 yaş arasında)başlayan kekemelik için, erken yaşta verilen desteğin de etkin olduğu görülmektedir.

Kekemeliğin tedavisinde, onun oluşumuna sebep olabilecek tüm etmenler üzerinde çalışmak amaçlanmalıdır. Çocuğun kendi fiziksel yatkınlığı ve karakteri, iletişim yetenekleri dışında, yaşadığı ev, okul çevreleriyle olan ilişkisi de birlikte değerlendirilmelidir. Örneğin, çocuğun yaşadığı çevrede yapılabilecek birkaç değişim, bazen çocuğun takılma sayısını azaltabilir ve hatta ortadan kaldırabilir. Bu multidisipliner bir ekip çalışmasını da beraberinde getirmektedir. Bu ekibinin içinde çocuğun ve ayrıca da ailesinin gereksinimine bağlı olarak bir Çocuk Doktoru, Pedagog, Psikiatrist, Konuşma ve Dil Terapisti, Öğretmenler ve diğer profesyoneller bulunabilir.

Konuşma ve Dil Terapisti, çocuğun iletişim yeteneklerini (dikkat ve dinlemesini, oyununu, sosyal iletişimini, konuşulan dili anlama, konuşma, dil ve ses düzenini) değerlendirir. Kekemelik seviyesi ve olası nedenleri saptanır. Çocuğun çevresinin ona daha kolay destek verebilmesi için çalışmalara başlanır.

Konuşma ve Dil Terapisti, aile ve okula yazılı ve sözlü tavsiyeler verebilir. Eğer gerekli olduğu düşünülürse, Aile ve Çocuk Terapisi uygulanabilir. Lidcombe Programı 3.6-4 yaşında başlayabilir ve yine davranışsal bir terapi modelidir. Lidcombe Programı güvenilirliği bilimsel olarak test edilmiş başarılı bir yöntemdir. Okuma yazma öğrenen ilk öğretim öğrencileri, gençler ve yetişkinler ile çalışacak Dil ve Konuşma Terapistleri ekibimizde bulunmaktadır. Erken tanı, tedavinin sürecini kısaltır ve başarı oranını arttırır. Lütfen beklemek yerine, bir telefon açarak bir Dil ve Konuşma Terapist’ine danışın. 1 sene kadar süren bir takılma, kendi başına zor geçer. Destek alma zamanı gelmiştir.